31 Temmuz 2010

Kadın Milleti

Ağır Silahlanmış Bir kadın
Ağır Silalanmış Bir kadın
Bu yazıda, uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konuyu sizlerle paylaşacam, belki bu çetrefilli sorunun cevabını bilen bir adem oğlu vardır.

Kızlar insan türünden bir canlımı, yoksa çok gelişmiş bir uzaylı ırkının (kendilerini komik sanan ama espiri anlayışları, zekaları kadar gelişmemiş olan bir uzaylı ırkı) dünyalı erkekleri denemek ve neslimizi tüketmek için (muhtemelen biz erkekleri izlerken gülmekten yarılıyorlardır) gönderdikleri bir uzaylı türümü?

Neden böyle düşünüyorum açıklayım. Bu hayat pahalılığında geçinmek için milletin kıçı üçbuçuk atarken, ağır silahlar donatılmış olan bu garip tür, sizden acayip gereksiz harcamalar yapmanızı ister. Mesela, sevgililer gününde çiçek alınması şarttır. Sevgililer gününün de, bu espiriden anlamayan, lavuk uzaylılar veya onların yandaşlarınca dünyalı, erkekleri çıldırtmak için icat edilmiş bişey olduğundan bahsetmeme gerek yok herhalde. Lan olum çiçeği ne edecen, erkekler verdikleri paranın, çürümesi için vazoya koyulduğunu görüp mutlu olsun diyosanız, daha o kadar kafayı yemedik. Peki neden bu gerçeği bile bile kabullenip, android gibi yapmaya devam ediyoruz? İşte tam bu noktada biz erkeklerin beyin denilen organıyla, çatışan diğer uzuvları ve hormonları devreye giriyor ve beyne galip geliyor.



 Bir başka sevgililer günü geyiğide romantik, pahalı ve lüks restoranlarda yenen yemeklerdir. Lüks bir restoranda olması zorunludur (aynı et, aynı ot, aynı bok, bu fahiş fiyat farkı nereden geliyor anlamak imkansız). En kötüsüde restoran işletmecisinden tutunda çalışanlarının tamamı sana (bu tamamı lafına uzyalı bayan çalışanlarda dahil)  "Aslanım niye geldin, deli mi şey etti seni, eğer deli bişey yapmadıysa bile biz burda seni öle bi ... ki altı ay kendine gelemezsin" der gibi bakmaları ve senin de bunu biliyor olmana rağme diğer masalardaki mutsuz, sinirli ve beklenti içindeki (bu beklenti çoğınlukla biz erkeklerin kendine kızarak, geceyi sinirli, uykusuz, tatmin olamamış ve YALNIZ geçirmesiyle son bulur) diğer erkeklerin yaptığını yapıp, herşeye rağmen mutluymuş gibi davranmandır

Lüks restoran'a dişini sıkıp katlanmaya çalışıyorsun diyelim, bunun bir sonraki aşaması kemandır. Yemek yerken başında cazır cuzur bişeyler çalıyor, sen, geceyi birlikte sonlandırma hayali kurduğun kız arkadaşın ve bir grup keman çalan yabancı hep beraber, grup olarak, yemek yiyorsunuz. Bu olumsuz ortamda sen  hem yemek yemeye, hem karşındaki kadına iltifat edip, gönlünü yapmaya çalışıyorsun, (akıllı erkek bunca eziyete katlanmanın ve yaptığı yatırımının karşılığını gece almak için gereken herşeyi yapar, bu noktadan sonra ayıplamayın beni) bu arada da kıçına kaçan hesabın seni rahatsız etmemesi için aklını başka alanlara yönlendirmeye çalışıyorsun. Bu olay tamamen dünyalı erkeklerin neslini sinir ve kalp krizi ile bitirmeyi düşünen uzaylıların psikolojik harp tekniklerini biz dünyalı erkeklerin üstünde denemesinden başaka birşey değildir.

Çiçekti, yemekti, lüks hediyeler falan filan kısmını geçtiniz, tamam artık bu iş oldu diye düşünmeye başladınız diyelim. Nah alırsınız büyük ödülü, tüm o salaklıklar Asuman Karuse'nin yarışmasındaki ön eleme turu gibi bişeydi. Asıl etaplar şimdi başlıyor.Yeni ve daha çılgınca talepler ve tripler bölümü. İkide bir "Sen beni sevmiyorsun" sevseydin bunu gösterirdin, gibi veciz ve bizi deli etmeye yeten, aynı zamanda da hiçte net olamayan bir tarza geçerler.

Ulan manyak karı, seni sevmesek, aldığımız paranınn tamamını sana harcayıp, ayın kalanını borçlanarak, sefalaet içinde, hint fakiri gibi geçirirmiyiz. Üstelik bu yaptığımız gelecekteki mutluluğumuzun en büyük tehditidir de. Neden mi? Evlenmeden önce büyük ödül'e ulaşmak için öle bi hedefe kilitleniyoruz ki, akıl, mantık devre dışı kalıyor, devreye direk hormonlar ve diğer bazı uzuvlar giriyor, kan bu bölgelere gittiğinden, beyne yeterli oksijen gitmeyince de saçmalama rekoru kırıyoruz.

Ulan manyak, evlenmeden önce karıyı öle bi şımartıyon ki, her istediği yaramaz çocuklar gibi önünde, evlenince de cicim ayları ve büyük ödüle olan açlıkla bu mantıksız süreci devam ettiriyon, tapuyu ele geçirmen, büyük ödüle ulaşman falan derken doyum hızla geliyor ve bu seferde karıyı hiç iplemiyon. Hatunun yüksek standartları yerlerde sürünmeye başlıyor, ayda yılda bir köşedeki salaş cafeye götürüp tost ısmarlasan, hatun süper bir restoranda, mum ışığında, kemalar eşliğinde ve romantik sözlerle yemek yemiş gibi olacak ama bu seferde bizim içimizdeki hayvan dışa çıkıyor ve ne zaman ödül istersek o zaman sırnaşıyoz, isteklerini yapıyoz, sonrasında öle birisi yokmuş gibi davranıyoruz. Bu karı milletide salak değil, ödülün gücünü hemen anlıyor ve ona göre davranmaya ve seni oruç tutmaya mahkum ediyor. Bu aşamadan sonara evlilik/beraberlik cehennem hayatına dönüyor. Kadın mutlu, erkek bedbaht. Ama bu durumda uzun sürmüyor. Erkek, her seferinde büyük ödüle hediye ve para ile ulaşacaksam eğer, bende değişik, değişik ödüllerin peşinde koşarım diye düşünüyor ve bir başka uzaylı türü olan ve adına Şeytan denilen yaratığa uyuyor ve başlıyor başka ödülleri elde etmek için yatırıma. Sizi daha fazla sıkmayım neticede bu kadın milleti burada da kazanan tür oluyor neticede hediyeyi bir başka kadına alıyorsun ama alıyorsun. Büyük ödül ise aynı güç ve meşakkatli sürecin sonunda sana veriliyor, yani aslında biz erkekler her şekilde becerilen taraf oluyoruz.

Kıssadan hisse, ne yaparsan yap sonuç değişmiyor. Ver yuları kadının eline, sen de rahatla, oda rahatlasın.

Hiç yorum yok: