Şimdi, bu şarkıcı Gülşen’in ilk çıktığı zamanlar, ben askerdim. Sabah (sabah derken kargalar bile yorganı kafalarına kadar çekmiş, ossura ossura uyuyor, bok yemek için dışarı çıkılmayacak bir saat yani) asker’in canı sıkılmasın diye erlere yaptırılan bazı faideli etkinlikler vardır, mıntıka temizliği gibi (bilmeyenler için söyleyim, askerlerin elleriyle izmarit, yaprak, kağıt v.b. psilikleri toplaması eyleminin, kışla halinde topluca yapılması işine mıntıka temizliği denir). Mıntıka temizliği yaptıktan sonra, kışlalarda erler arasında hijyen’e çok önem verildiği için, herkes ellerini yıkamak üzere tuvaletlere gider (asker’de genellikle birbiriyle ilintili binalar, asker hantallaşmasın diye birbirinden ilintisiz, uzak, ücra, anasının sittir ettiği yerlere yapılırlar, bizim kışlada da durum aynıydı yani el yıkamak için çankayadan kızılaya gidip gelmek gerekiyor) az önce parantez içinde yazdığım durumdan dolayı, ben askere gidince temizlik çipim yandığı için, pis bir adam ve Gülşen hayranı olarak, ellerimi yıkamaya gitmez, pijamalı klibindeki Gülşen’i izleyebilmek için her türlü tehlikeyi göze alarak, hemen yemekhaneye süzülür, üst devrelerin gözüne batmadan, TV’nin altına kıvrılır, sessiz, nefes bile almadan beklerdim (askerlik yapmayanalara tiyo, nedendir bilinmez üst devreler nefes sesine uyuz oluyorlar, onun için asker’e gitmeden önce nefes almadan yaşama alıştırmaları yapın). Neyse Gülşen’den uzaklaştık, konuya dönelim. Yemekhaneye dalınca (pardon sessiz sedasız süzülünce, sakın yemekhaneye dalmayın, yoksa birleri de size hertürlü dalar, biliyorum, çünkü yemekhaneye daldığı için, yüzündeki bazı uzuvları hafiften yer değiştirmiş arkadaşlarım oldu). Yemekhaneye süzülmek işin kolay kısmı, yemekhaneye girince hemen farkedilmeyeceğiniz bir yere intikal edip, tam siper saklanmanız ve kalp atışlarınızı durdurup, nefes almayı keserek, heykel pozisyonuan girmeniz lazım, çünkü yemekhane ucuz iş gücü pazarında son noktadır, gidince anlarsınız. Evet buraya kadar olan kısımları başardıktan sonra dua etmeye geldi sıra çünkü üst devreler uzaktan kumanda konusunda çok hassas oluyorlar, seyretmeseler bile kanal değiştirilmesi onları çıldırtıyor, birden bire hayvanlaşıyorlar, askerliğin kıdeminin verdiği ağırlıkla yerlerinden kalkamayan adamlar, örümcek adam gibi atlaya, zıplaya, uçarak koşarak, masaları sandalyeleri dağıtarak geliyor ve sana haddini bildiriyorlar. Gülşen için bu riski göze alıp üst devre zoytarıların iç inlerine çekildiği bir anda tık diye kumandaya tek dokunuşta Kral TV’yi bulup Gülşen’imi yakalamak için en seri hamlemi yapar ve her seferinde de başarılı olurdum. İşte orda pijamaları içinde olanca zerafeti ile bana bakıyor ve çaktırmadan şarkısını bana söylüyor. Bu durum uzunca bir süre devam etti, hatta askerliğin romantik ortamı sona erdikten sivil hayata döndükten sonra bile Gülşe ve ben pijamalı olarak buluşmaya devam ettik, taaki Gülşen ile Reha Muhtar arasında aşk söylentileri çıkıncaya kadar. O dakka buzzz gibi soğudum, düşünün o günden beri cıscıbılak yatıyom, pijama giymiyom. Şu anda bile Aklıma geldikçe gözümün önüne o sahne geliyor da ıyyyyy.
Neden bunları yazdım, ne kadar ayrılmış olsakta, eski platonik aşkımın şarkıları harbiden güze yav. Bazen Gülşeni düşünerek “Yan Gel Dön Gel Hep Gel Tövbeleri Bozda Gel” demiyor değil yani…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder