Zaman online'da okuduğum ve çok hoşuma giden bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Lütfen yazıyı okuduktan sonra biraz düşünün, IMF'ye söylemediğimiz laf, etmediğimiz hakaret kalmadı ama, adamlar bu krizde sizinlemi uğraşacağız, başka işimiz yokmu demeyi bırakın, halan peşimizde dolanıyorlar.
IMF ile hükümet arasındaki görüşmeler tıkandı. Tıkanıklığın en önemli ayağını hükümetin büyümeye yönelik adımlarından taviz vermemesinin oluşturduğu biliniyor.
Dolayısıyla IMF'nin seçim arefesinde hükümetin bol keseden harcama yapmasını istemediği, gazetelerde çıkan haberler arasında yer aldı. Hatta Para Fonu'nun, bazı kalemlerde vergi artışı istediği bile söyleniyor. Bu istekler karşısında hükümet kanadı sessiz kalmadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tıpkı Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'i terslediği gibi IMF'ye de sert çıkış yaptı.
Peki bunca sertliğe rağmen IMF, niçin Türkiye'nin peşini bırakmıyor? İşte bu sorunun cevabı önemli. Aslında önceki gün Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Kolej Mezunları Derneği'nde yaptığı konuşmada bazı ipuçları verdi. Şimşek, "Geldiğimiz noktada, IMF talebinin kökeninde özel sektörün döviz borçlarını çevirmesine ilişkin kaygılar var." deyiverdi.
Evet, IMF'nin ısrar etmesinin altında özel sektörün yabancı kuruluşlara olan borçları yatıyor. Sadece yabancı bankalara bankacılık sektörünün 2009 yılında 21 milyar dolar ödemesi bulunuyor. Öte yandan özel sektörün toplam dış borcunun ise 120 milyar doları bulduğu ifade ediliyor. Bu ne demek? Bilindiği gibi özel sektörün son yıllarda, ülkenin büyümesinde çok önemli katkısı oldu. Bunu yaparken de yabancı ülkelerden büyük oranda borçlandı. Dolayısıyla başta Amerika ve Avrupa'da yaşanan kriz sebebiyle bu ülkelerdeki bankaların da işleri zorlaştı. Onlar da alacaklarının peşine düştü.
Şimdi o ülkelerin bankaları ve alacaklıları bu kez IMF'yi sıkıştırmaya başladı, Türkiye ile acilen anlaşma yapılması için. İçeriden yerli firmaların, dışarıdan da IMF'nin Türk hükümetine bastırdığı ifade ediliyor. Türk şirketlerinin borçlarını ödeyemez duruma düşmesi durumunda Türk Hazinesi'nin, bankaların sendikasyon kredilerine garantör olması amaçlanıyor.
Anladınız mı TÜSİAD'ın çıkışlarının manasını. Aslında bütün bu IMF oyunu bir anlamda reel sektörün kendi borçlarını Hazine'nin üzerine yıkmak istemesi üzerine kurgulanmış. Bunca gelişmeden sonra yine dışımdan düşünüyorum. O zaman IMF ile tıkandığı söylenen görüşmeler, 'Hazine garantörlüğü'ne takılmış olmasın, sakın.
Peki bir tarafta bunlar yaşanırken öte tarafta Avrupalı ve Amerikalı şirketler hangi âlemde? Konuyla ilgili önemli bir isimle konuşurken duyduklarıma siz de şaşıracaksınız. Bildiğiniz üzere Birleşik Arap Emirlikleri'nin ticarî başkenti Dubai. Sadece Emirlikler'in değil küresel dünyanın da cazibe merkezi. Son yıllarda dünyanın en büyük şirketleri, merkezini buraya taşımak için yarış içinde.
Şu anda ise Dubai Havaalanı'nda 8 bine yakın lüks otomobili anahtarlarıyla birlikte terk etmişler! Bu lüks araçları Dubai Havaalanı'nda bırakan insanların kim olduğunu tahmin etmişsinizdir. Avrupa ve Amerika'daki şirket merkezlerinin durumu zora girince bulundukları ülkedeki borç taahhütlerini yerine getiremeyeceklerini düşünerek çareyi bütün mallarını bırakarak kaçmakta bulmuşlar. Şimdi hükümet, "Gelin araçlarınızı alın, aksi takdirde açık atırma ile satılacak." diyormuş!
Gördüğünüz üzere küresel kriz, başta Amerikan şirketleri olmak üzere bütün dünyayı etkisi altına almaya devam ediyor. Örneğin uzun süre küresel kriz ile mücadele eden Kazakistan'da bazı Türk şirketlerinin paraları da buharlaştı. Bu rakamın 80 ile 100 milyon dolar arasında olduğu vurgulanıyor.
Dünyadaki gelişmeler bunlarla sınırlı değil. Ankara'da bir araya geldiğimiz Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, Çin'in yurtdışındaki yatırımlarını durdurduğunu ve iç pazarına çekildiğini söylüyor. Türkiye'nin bu pazarlara acilen girerek Çin'in yerini kapması Avrupalı firmalarla rekabete hazır olması gerekiyor. Bu sebeple IMF'nin dayatmalarının aksine Türkiye'nin büyümesi, yatırımlarını tam gaz sürdürmesi şart. Şimdi IMF'nin niçin Türkiye'nin peşine düştüğünü anlamışsınızdır, umarım.
Kaynak : Zaman Online / Hüseyin Sümer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder